Etiketler

Tespit (17) Kadın (6) Komik (6) Anı (5) Ekonomi (5) Spor (5) Kitap (4) Magazin (4) Sinema (3) Çocuk (3) Hayvan (2) Teknoloji (2) Yemek (2) Mağaza (1) Otomobil (1) Sağlık (1) Tarih (1) Toplum (1) İnternet (1) İstanbul (1) Şiir (1)

Uzun Saçlı Erkek


Shoot 'em up filminde, 40 yaş üstü, bıyıklı ve at kuyruğu saçlı modelinden bahsedilen erkek.
Şöyle David Seaman gibi bir tipti.

Clive Owen, bu ponytail men bir karakteri öldürmeden önce (filmde 500 kişi falan öldürüyor) şu ifadeyi kullanmıştır:
00:03:20,660 --> 00:03:21,970
neyden nefret ederim biliyor musun?

00:03:22,770 --> 00:03:26,080
saçını at kuyruğu yapan gerizekalılardan

00:03:27,680 --> 00:03:31,490
at kuyruğu seni ne seksi,ne genç, ne de havalı göstermez
Not: Steven Seagal ve Barış Manço hariç. Ailecek hastasıyız.

Paulownia

ege ordu komutanı çin ziyareti sırasında görüyor, "bunu bizim kışlalara ekelim" diyor. bu rivayet kısmı.
başında bir çavuş görevli idi. ona zimmetli idi. her ay düzenli olarak bize boyu ve yaprak boyunu bildirirdi. biz de alay komutanlığına "paulownia bakım çizelgesi" yazardık. bu da hatıra kısmı.
sonuç olarak 'ağaç'.

Türk Telekom

İnternet hızınız düşük ise; mesela 1 mbit aldınız ama bu hıza erişemiyorsanız...

Türk Telekom ADSL Destek Hattı'ndan arıza bildirimine bulunup Türk Telekom Bölge Müdürlüğü ile konuşmanız lazım.
ben de yaşadım aynı sorunu, her seferinde aradım.
- önce telefon bağlandı ama internet yoktu
- sonra aradım geldiler internet geldi telefon gitti
- sonra aradım ikisi de geldi ama internet hızı çok düşüktü
- sonra aradım internet geldi, telefonu komşunun telefonuna bağladılar, evi arayınca komşu açıyordu. hatta komşudaki bir bayana "bebeğim" dedim.
- en son yalvardım, yakardım türk telekomdaki görevliye, bir kişi daha gönderdiler, işinin ehli imiş, hem telefon geldi, hem internet süper, hatta 8 mbit'e bile çıkıyorum.
çağrı hattından arıza kaydı yaptırıp türk telekom ile mutlaka görüşün, hatlarınızı yenilesinler, başka yolu yok.

Luis Suarez

2 temmuz 2010 Uruguay Gana Maçı'nda kaleye giden topu elle çıkartan futbolcu. Oyun içinde yapılabilecek ve 'hem penaltı hem de kırmızı kart' olarak değerlendirilecek hareketi yapmış futbolcudur. 120. dakikada takımın bir kişi eksik kalması pek bir dezavantaj değildir ama 120. dakikada penaltıya yol açmak ciddi bir 'risk'tir. Hatta riskin kralıdır. Aslında ortasahada kırmızı kart gören tsl futbolcularına da örnektir. Göreceksen böyle göreceksin. (Yani bir işe yarama ihtimali olacak) çünkü o dakikada kaybedeceğin bir şey yok. % 100 golü % 50 gol riskine çeviriyorsun.

Fakat maçı İlker Yasin anlatsa idi, malum pozisyon sırasında kesin 'hem penaltı hem gol' derdi. Ben de gene mal mal ekrana bakardım.
Bu arada teknik bilgi verelim:
fauller ve fena hareketler aşağıdaki şekillerde cezalandırılır:

== `direkt serbest vuruş` ==
bir oyuncunun aşağıdaki yedi ihlalden birini hakemin kanaatince dikkatsiz, kontrolsüz veya
aşırı güç kullanarak yapması durumunda rakip takım lehine bir direkt serbest vuruş verilir:
- rakibe tekme atarsa veya tekme atmaya teşebbüs ederse,
- rakibi çelmelerse veya çelmelemeye teşebbüs ederse,
- rakibin üzerine sıçrarsa,
- rakibe şarj yaparsa,
- rakibe vurursa veya vurmaya teşebbüs ederse,
- rakibini iterse,
- rakibe ayakla müdahale (tackle) ederse.
ayrıca, oyuncunun aşağıdaki üç ihlalden birini yapması halinde rakip takım lehine bir direkt serbest vuruş verilir:
- rakibini tutarsa,
- rakibine tükürürse,
- bilerek topa elle müdahalede bulunursa (kendi ceza alanındaki kaleci hariç).
direkt serbest vuruş ihlalin olduğu yerden yapılır (bakınız kural 13 – serbest vuruş pozisyonu).

== `penaltı vuruşu` ==
eğer yukarıda belirtilen on ihlalden birisi bir oyuncu tarafından kendi ceza alanı içinde yapılırsa, topun oyunda olması koşuluyla, topun pozisyonuna bakılmaksızın bir penaltı vuruşu verilir.

== `ihraç verilecek haller` ==
eğer bir oyuncu, yedek bir oyuncu ya da değiştirilmiş bir oyuncu aşağıdaki yedi ihlalden birini yaparsa kırmızı kart gösterilip oyundan ihraç edilir:
- ciddi faullü oyundan suçlu ise,
- şiddetli hareketten suçlu ise,
- rakibe veya bir başkasına tükürürse,
- topla bilerek elle oynayıp rakip takımın bariz golünü veya gol atma şansını önlerse (kendi ceza alanındaki kaleci hariç),
- kaleye doğru ilerleyen rakibin bariz gol atma şansını serbest vuruş veya penaltı vuruşu gerektiren bir ihlal ile önlerse,
- saldırgan, hakaret edici veya küfürlü bir şekilde konuşursa ve / veya baş ve el kol hareketleri yaparsa,
- aynı maçta ikinci bir ihtar alırsa.
ihraç edilen oyuncu, yedek oyuncu ya da yedek oyuncu ile değiştirilen oyuncu oyun alanının çevresini ve teknik alanı terk etmelidir.

Daniel Gonzalez Güiza

Milliyet Gazetesi'nin kendisi hakkında "kılı döndü" diye amiyane bir tabir kullandığı futbolcu. Lan olm, daily bilmem ne gazetesini geçtiniz, bu kadar da bulvar gazetesi olmayın lan.

== Guiza'dan Akıl Almaz Bahane ==

"Guiza'nın kılı döndü. İspanyol ne sağlık ne de laktat testine girdi, idmanlara ‘topuğum ağrıyor’ dedi çıkmadı. yani yeni bir daum vakası kapıda...

Vatan'dan Ali Can'ın haberine göre yeni sezon hazırlıklarına istanbul’da devam eden f.bahçe’de futbolcular dün cybex (kuvvet) testinden geçerken gözler yine daniel güiza’yı aradı.. geçen sezon son anda kaçan şampiyonluğa bir fatura kesilse en yüklü hesabı ödemesi gereken ispanyol golcü, sarı-lacivertliler için yeni bir daum vakası haline gelmek üzere..

Sezon açılışının yapıldğı 28 haziran günü, yönetiminin uçak biletini bile yollamasına rağmen istanbul’a gelmeyen, ikinci gün ise yapılan sağlık kontrollerine geç katılıp, kontrole girmeyen güiza, 2 gündür de idmanlardan kaçıyor.. ‘topuğum ağrıyor‘ gibi garip bir bahane üreten ve tedavi bile olmayan güiza, gitmek için resmen ‘açık’ oynuyor.. çünkü ispanyol laktat testine bile girmemişti.. yönetim ise şu an sakin. fakat kesinlikle oyuncuya karşı geri adım atmayacak.istedikleri bonservis bedeli olan 7 milyon euro getirilmezse, güiza satılmayacak ve yedek kalacak. "

Renault Clio HB 1.2 Expression

2009 modelini ötv indirimi zamanında aldım. 1.2 expression hb.
ilk otomobilim. şoförlüğümü de bu arabada geliştirmeye çalışıyorum.
şu ana kadar 14 ayda 12.000 km oldu. genelde istanbul şehiriçi kullanım. ek olarak iki ankara, bir yalova bir de bursa seyahati.

== `eksileri` ==
- 1.2 motor özellikle uzun yolda yokuşlarda, araçta birden fazla kişi var ise tıkanıp kalıyor. ankara dönüşü otobanda 80'e kadar düştüğümü biliyorum. şehir içinde yokuşlar pek sorun olmuyor.
- yan çıtalar görüşü engelliyor. özellikle sol çaprazınızı göremediğiniz zamanlar olabiliyor.
- motor hacmi küçük olduğu için motor sesi rahatsız edici olabiliyor. özellikle camları açtığınız yaz aylarında. bastırmak için müzik sesini yükseltmek lazım.
- 100 km üzerinde, ayağınızı gazdan çektiğinizde, yanınızdan geçen araçlardan az da olsa etkilenebiliyor. çok hafif olmakla birlikte bir tepki veriyor. gaza basmaya devam ettiğinizde sorun yok, yanınızdan geçen otobüs bile olsa aynı çizgiyi devam ettirebiliyor.
- uludağ'a çıkarken araçta iki kişi idik ve performansı düşük geldi. daha seri olabilirdi.
- süspansiyonları sert. yolu hissediyorsunuz.
- kış tecrübem çok olmadı. istanbul kışında idare etti. kar-buz-kaya-çakılda ne olur bilemem.

== `artıları` ==
- 14 ayda 12.000 km boyunca hiç bir sorun çıkartmadı. aracın yeni olduğunu da dikkate almak lazım doğru ama her an aşağıda "hadi beni ankara'ya götür" diye bekledi.
- yıllık bakımı 200 lira civarında tuttu.
- düz yolda gaza çok yüklenmeden 130 km hıza çıkabiliyor. gaza iyi yüklendiğinizde 150 ye çıkıyor. aracın maksimum hızı olan 160 km hıza çıkabilmek için yolun aşağı yönde hafif meyilli olması gerekiyor. böyle yollarda çok rahat 160-170km hıza çıkabiliyor. hele ki aşağı yönde çok meyilli bir yolda iseniz 195 km hıza kadar çıkabiliyor. (bunu bir kez denedim, bir daha denemeyi düşünmüyorum.) aracı hızlı kullanmak istiyorsanız 130 km hız ile bu aracı kullanabilirsiniz. 110 km hız ile fazla yorulmadan rahat yolculuk edebilirsiniz.
- çok iyi bir şoför olmadığım için vites aralıkları ile ilgili ya da vites performansı ile ilgili bir şeyler yazamayacağım. sık aralıklarla vites değiştirmek gerekiyor ama ben memnunum. rahat kullanıyorum.
- abs sistemi 3-4 kez devreye girdi. hepsinde de başarılı bir şekilde kaza yapmamı önledi.
- 4 kişi için içi çok dar değil, bu konuda şikayetimiz yok. 5 kişi olmuyor.
- 1.2 motoru tam bir şehir içi aracı. ayrıca eşim de çok rahatlıkla kullanıyor.
- şehir içi 100km de 7, şehirlerarası yolda 4,5 ortalamam var. (tabi ilk 3.000 km deki tüketim hariç)
- ikinci el sitelerde, ötv indirimi zamanı alamadığım ford fiesta'yı sıkça görüyorum ama benim araçtan tek tük görebiliyorum. ayrıca yeni fiesta'sı olan bir arkadaşım "keşke seninkinden alsaydım" dedi, bir de sürekli "kaça satarsın" diye soruluyor, bu hoşuma gidiyor nedense. gideri var.
- mp3 çalabilen müzik sistemi umduğum gibi.
- kontağı kapattıktan sonra şoför kapısı açıldığında farları söndürmesi hoşuma gidiyor (eskiden babamın arabasında hep farları açık unuturdum da)
- hem yan aynaların hem de dikiz aynasının yeri ve görüş alanı iyi
- klima öndeki iki kişi için yeterli, arkadakileri de serinletmek için kademeyi 3'e getirmek gerekiyor. genelde iki kişi olduğumuz için pek sorun olmuyor.
- yan sanayisi çok ucuz. hiç bir parçasını değiştirmedim ama özellikle istanbul aksaray'da parça fiyatları inanılmaz ucuz.
- kolay park ediliyor, her yere sığıyor, her yerden de geçiyor, özellikle istanbul ara sokaklarında taksiciler gibi yanınızdan geçebilirim. (öküz gibi)

sözün kısası, 1.2 motor versiyonu şehir içi için ideal bir araç. değiştirmeyi ya da satmayı düşünmüyorum. genelde şehir içinde kısa mesafeler için kullanıyorum, ihtiyaçlarımı % 100 karşılıyor. aldığıma memnunum be sözlük.

Christoph Daum

- Govir misen ağam?
- Govmiyrem ula gov-miy-reeem!

Son günlerde yaşananlar sonucu, Kibar Feyzo filmindeki Faşo Ağa, Ağaya Beleş, EKK (Evde Kalmış Kızlar), havuzda yüzen ağanın kafasına işemek gibi sahneleri gözümüzün önüne getiren teknik direktör.

Amerika'da Öğrenci Olmak

bu ülkede türkiye'den gelen öğrencilerin eğlence amaçlı yapabileceği bir eylem vardır.
markete gidip küsuratlı alışveriş yapın. mesela 2 dolar 5 cent.
sonra türkiye'de alıştığınız yöntemle 8 dolar para üstü almak için 10 dolar 5 cent verin.
sonra kenara çekilip suratlarındaki ifadeye bakın,
"10 dolar yeterli neden 5 sent verdiniz?" veya
"double check" demelerinin arkasından kıs kıs gülün.
bizim gibi 7 lira marlboro alırken 12 lira vermezler, bunun mantığını da anlayamazlar...
bir arkadaşımın tespitidir

Kelebeklerin İstanbul'u Basması

  • Bir an Mauricio Babilonia olduğumu sandım. Hani şu Yüzyıllık Yalnızlık'ta kafasının etrafında sarı kelebekler dolaşan abi.
  • Sonra güzel bir bayanın da etrafını sardıklarını görünce "kelebekler çiçekleri sarmış" diye düşündüm. ama bir şey diyemedim.
  • En son bizim sikkafalı elemanın kafasının etrafında da görünce "hah! kelebek konacağı yeri buldu" dedim.
Mauricio Babilonia: Yüzyıllık Yalnızlık romanında etrafında sürekli sarı kelebekler dolaşan karakter (bence yıkanmıyordur)
Neyse, bu şimdi Meme'ye (Renata Remedios) aşık. Kızın dibinden ayrılmıyor. Bi gün damdan kızı dujda izlerken Fernanda del Carpio onu tavuk hırsızı diye vurur. Ölmez ama felç olur. Meme'de onu unutamaz. Yazık.

Renata Remedios (Meme): Yüzyıllık Yalnızlık romanı karakteri. Fernanda del Carpio ile Aureliano Segundo'nun güzel kızı. 4.nesil. Meme diye de geçer.

"...Meme kıza elini verdi ve peşinden gitti. Fernanda onu son kez, rahibe adayına ayak uydurmaya çalışırken gördü. Sonra manastırın iç avlusuna açılan demir kapı üzerine kapandı. Meme hala Mauricio Babilonia'yı, makine yağı kokusunu ve başının üzerindeki sarı kelebeklerden oluşan haleyi düşünüyordu. Çok uzun yıllar sonra, Krakow'un kasvetli bir hastanesinde, adı değişmiş, saçları kazınmış ve tek sözcük konuşmamış olarak bir sonbahar günü ölünceye dek hep Mauricio Babilonia'yı düşünecekti."
Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez

İş Adamı

Bu sıfata haiz insanlar, nedense porno tuzağına çok sık düşerler.
Örnek: ... iş adamlarına porno tuzağı ... iş adamlarının porno görüntülerini kaydeden x ... iş adamlarını porno tuzağına düşüren ...
dee bunlar hiç porno izlememiş sanırım. O göbekle porno mu olur lan?
(bkz: porno tuzağı)

Muro

Taktik ve stratejik çözümlemesini yapıp, kapitalist düzenin bütün kurallarına karşı çıkan ve küçük burjuva özentilerine uyuz olan Kurtlar Vadisi Pusu karakteridir. Geçen gün gördük resim çektirdik kendisiyle. Resim

(Beni alıp Kurtlar Vadisi'ne koysanız ne kadar alakasız olacaksa, aynı şekilde rolüne mükemmel uyan Muro'nun gerçek hayattaki haliyle dizideki rolünü karşılaştırdığınızda da o kadar alakasız olur. Severek izliyoruz o ayrı :)

Not: Sesi de gerçek, seslendirme değil.

Gözlerini Kapayarak Anlayışla Dinleyen Adam

Geçmişte bükemediği eli öpme büyüklüğünü göstermiş, dırdırcı bir eşi ya da tırnakları ile yer karolarını çizebilen, kundağı motorlu 70 kilotonluk bayanlarla aynı ofiste çalışan bir insandır. Hayatın sağlı sollu kontra atakları karşısında artık tüm kontrol mekanizmalarını devreden çıkartmıştır.
Cinsel hayatı olmayan adamdır. Ayda yılda bir de olsa çüküne kaçan sabun dışında bir sinirsel aktivite hissetmemiştir.
Toplumla barışık kimseye zararı olmayan bir insandır. Güvenlik güçlerinin dur ihtarlarına uymuş, teslim ol çağrılarını gözlerini kapayarak anlayışla dinlemiştir.
Çalışmayı seven, konuşmayı sevmeyen, sinemada uyuyan insandır. Aslında sürekli diğer insanların neden telaş ettiklerini merak eder.
Aslında arada sırada da kızar sinirlenir ama içine atmayı öğrenmiştir. Tepki göstermez. Hayat ile ilgili bir şey öğrenmiştir. O da eğer hiç tepki vermezse karşısındaki insanı sinirlendirebileceğidir. Ve bildiği gibi en rahat olduğu ortam karşısındakinin sinirli olup ona giydirdiği anlardır. O anlarda kendisiniz özel hisseder. Rahattır. En ufak bir göz seğirmesi de dahil tepki vermeden dinler. O sakin oldukça karşısındaki daha da azar ve etraftakiler için de itici bir hale gelir ve en sonunda sadece dinleyerek ve hiç bir şey söylemeyerek tüm tartışmaları kazanır.
Ama sözlükte yaşayamaz. Yaşasa da bilinemez bu insan. Görsel kısım olmadığı için orada olup olmadığı bile belirsizdir. Zaten gözlerini kapatsa varlığı sona erer.
Bir sonraki saçma entryde buluşmak dileğiyle...

Forum Ortamının Türkçe'ye Nacizane Katkıları

Paylaşımını beğenmedim, genede emek vermişsin kardeş, paylaşım için teşekkürler, emeğe saygı, repleri unutmayalım beyler, eyvallah, eywallah, yüreğine sağlık, en sevdiğiniz x, +1, +1903, +1905, + 1907, +1453, ban ban ban, rep rep rep, teşekkür etmeyenin PC sine virüs girsin, Zorla teşekkür isteme sonra kısa post yasak diye zopalama, kısa post yasak, post kasmak (arka arkaya mesaj yazmak) gibi örnekleri mevcuttur.

Gökhan Gönül


17 kasım 2007 Norveç Türkiye maçı'na, İbrahim Kaş'ın sakatlanması üzerine dahil olan, galibiyet golünde Nihat'a asist yapan, son dönemde Fenerbahçe'de çıkış yakalayan, verdiği bir kaç demeçte efendi ve terbiyeli olduğu gözlenen, Fenerbahçe'nin avrupa maçlarındaki ve mezkur milli maçtaki başarısı ile türk futbolseverler tarafından da sevilmeye başlanan, gelecek vadeden ve ülke futbolunun ihtiyacı olan futbolcudur.
web sitesi de var: http://www.gokhangonul77.com/

Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe


Şehzadelerin durumunu anlatmak için kullanılabilecek aynı zamanda bir tiyatro oyununun da ismi olan söz.
Kanuni Sultan Süleyman'a kadar Osmanlı Şehzadeleri Anadolu'daki Sancak Beylikleri'nde başlarındaki Lala'lar gözetiminde yetiştirilmekteydi.
Bu konu ile ilgili detaylı bilgi: (Bkz: Osmanlı Devleti'nin Çöküşü)

Velhasıl şehzadeler o dönemde spermlere benzemektedirler. Padişah öldüğünde en hızlı olarak saraya ulaşan ve içeri girebilen (yani Vezirlerin ve Toshaklı Sadrazamların onayını alabilen) devletin başına geçebiliyordu. Geç kalan ise boğduruluyordu. İşte bu söz tam da şehzadelerin durumu ile örtüşmektedir. Ya devletin başına geçersin ya da ölürsün.

(biraz 'basit' bir benzetme oldu ama konuyu tam olarak açıklamak için bundan daha net bir örnek bulamadım.)

Arthur Antonios Coimbra Zico

FIFA'nın resmi internet sitesine verdiği röportajda; "Brezilya'dan herhangi yeni bir futbolcu transfer edecek olsaydım bu Kaka olurdu." beyanatını vermiştir.

FIFA'nın resmi internet sitesi beni adam yerine koyup röportaj yapmak isteseydi, şöyle derdim; "Brezilya'dan herhangi yeni bir teknik direktör transfer edecek olsaydım, bu kişi takımı fiziksel olarak iyi seviyede hazırlayacak ve son 20 dakikada rakibi ezecek bir kondisyona sahip takım yaratacak bir teknik direktör olurdu."

Rus Kadınlarının Yaşlanınca Çirkinleşmesi

Mesela bir bayana rus bayanların güzelliğinden bahsedersin, o da sana şöyle der:
- "Ya çok güzeller ama yaşlanınca çok çirkin oluyorlar."

İyi de sormak lazım, "Sen sanki yaşlanınca çok mu güzelleşeceksin?"

Ayrıca bu 'bilinç altına yapılan evlilikle ilgili gönderme' de gözlerden kaçmıyor.

Yani: "Onlar eğlenmelik güzel ama güzellikleri geçici, Türk kızı tam evlenmelik. İleride de güzel oluyorlar"

Tabi yersen... Yaşlıyken güzelleşeni ne yapayım?

Hande Yener

Çekmeköy Belediyesi'nin Sünnet Şöleni'nde sahneye çıkan şarkıcı.
Sahne kostümleri, ortam, çük, neşter offff olmuyor ya...

Karga sesler çekmez beni,
Olmuyo, olmuyo, olmuyo...

Çuval İçinde Denize Atılmak

Büyüleyici bir roman olan Monte Cristo Kontu (The Count of Monte Cristo) romanında geçen ve bağlantılı olarak film senaryolarını da etkileyen bir olaydır.

--
Edmond Dantes haksız yere hapse atılmıştır. Hapiste tanıştığı bilge bir insan onu mükemmel bir şekilde eğitir. Bir gün yaşlı bilge ölür. Gardiyanlar gelip ölüyü çuvala koyarlar. Gardiyanlar gittikten sonra Edmond Dantes açtıkları gizli geçitten onun hücresine gider. Yaşlı adamı çuvaldan çıkartıp kendisi çuvala girer. Gardiyanlar tekrar gelir ve çuvalı uçurumdan denize atarlar. Dantes çuvaldan kurtulur ve olaylar gelişir...
--

Ziyaretçiler - Visitors

80'lerde yayınlanan, insan yiyen uzaylıların gezegenimizi işgali ve gezegendeki direnişi anlatan bir dizi idi. Soluk soluğa izlerdik o dönem. En çok akılda kalan sahneler ise;
- Ziyaretçiler'in çerez niyetine beyaz fare (hamster) yemeleri,
- Ziyaretçiler'in aslında eciş bücüş kertenkeleye benzeyen, çatal dilli yaratıklar olması fakat insan gibi de görünebilmeleri,
- Ziyaretçiler'in seslerinin ekolu, gırtlaktan çıkmasıdır.
- Tüm uzay film-dizilerinde olduğu gibi ablalar kaymak, abiler taş gibidir.

Piroman - Ateşsever

Ateş yakma hastalığı olan insandır.
Özellikle batı medeniyetlerinde daha sık görülür. Bizim toplumumuzda aşırı yaygın değildir. (Bizde zarar verme amacıyla öldürme ve tecavüz daha yaygın)
Her toplumdaki hasta karakterdeki kişilerin karşılarındaki insana farklı zarar verme şekilleri vardır. Mesela bazı toplumlarda bir kimse diğerine zarar vermek istediğinde gider onu öldürür. Bazı toplumlarda da kişi değil sevdikleri öldürülür. Bazı toplumlarda da kişinin evi, iş yeri, tarlası yakılır.
Zarar verme amacıyla bilinçli hedef seçen hastalar çok tehlikelidir.

Proje Lideri

Son yıllarda şirketlerin havalı görev ve yetki tanımlamalarına geçmesi ile birlikte kullandıkları ünvanlardan biridir.
Dışarıdan duyan kişi ortada bir proje olduğunu ve bir kişinin bu projenin başında insanları yönlendirdiği düşünülebilir fakat deneme ile sabittir ki ortada bir amele vardır ve üst yünetim mail bilmediği için ona buna fotokopi çekmektedir!

Gresham Yasası

"Kötü para iyi parayı kovar"

Gresham Yasası'nın ana teması "insanların değerleri aynı bile olsa daha iyi ya da daha güvenilir parayı saklaması"dır.
- İki tane 1 ytl düşünün biri yırtık pırtık biriyle sinek kaydı traş bile olabilirsin? Hangisini tutar, hangisini piyasada dolaştırırsın?
- ya da aynı değerde nakit para ve altını düşün, yarın bir gün savaş çıkar diye hangisini saklarsın?
- ya da iki kız düşün biri hanım hanımcık diğeri ise ağzında sakız, biraz şuh ve yollu, hafif meşrep şive ile "çalışıyorum namusumlan" diyor. Hangisi ile evlenirsin?

Ya işte böyle. Aynı nominal değerde olan altın ve gümüşü düşünün (yani her ikisi ile aynı değerde mallar satın alınabilse) her zaman altın saklanır, piyasa gümüşe kalır.

Düğünde Masanın Üzerinde Uyuyan Çocuk

Ortam sıcak olduğu için genellikle kolu bacağı açılmış bir şekilde, bangır bangır gürültünün ortasında ve masanın üzerinde uyuyan çocuktur.
Fakat ilginç olan bu durumu incelerken bu çocuğun yetiştirilme tarzını da incelemek gerekir. Çünkü bu çocuk otobüste giderken kucakta, misafirlikte kanepede, hastahanede iki sandalye birleştirilerek, piknikte kilimin üzerinde uyutularak büyütülmektedir.

Zenginlerin Evinde Bulunan Dekoratif Zırh Takımı

Batı kültürüne ait bir olaydır.
Batı devletleri defansif oyun tarzını tercih ettiği için zırhların,
Osmanlı ofansif oyun tarzını tercih ettiği için kılıçların,
antika olarak saklanılması gayet doğaldır.

Ha Osmanlı'dan antika olarak bize kala kala Sadrazamın Sol Şeysi kalmıştır. Onu da eve asınca ne kadar hoş görünür o da tartışma konusudur.

Uğultulu Tepeler - Wuthering Heights

Uğultulu Tepeler, Emily Bronte'nin sürükleyici, romantik dönem romanıdır.

Heathcliff ve Catherine'in yaşadıkları aşk ve nefreti 3. ağızdan anlatmaktadır.

Uğultulu Tepeler olarak adlandırılan yerde yaşayan bir ailenin hikayesi anlatılmaktadır. Eve evlatlık alınan bir çocuğun (Heathcliff) ailenin hayatını ne kadar değiştirdiği, aşkın farklı tezahürleri, nefret, alkol, tutku v.s. tam da romantik dönem eserlerinin karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır.

Baştan sona okuyup geri dönüp baktığınızda bir ailenin dedikodusu üzerine kurulu olduğunu görürsünüz.
(ah o hizmetçi yok mu o hizmetçi)

Kısaca aslında bir çoğumuzun yaşadığı, aynı kişiye duyulan Aşk ve Nefret'i bir hikaye olarak 3. ağızdan anlatıyor.

Gıda Zehirlenmesi - Besin Zehirlenmesi

Zor durumdur vesselam. Acıtır, terletir, kusturur, çırçır eder, vücudun tümünde ağrı yaratır.
Eğer yemekten belli bir süre sonra aşırı şekilde mideniz bulanıyorsa hemen bir şekilde mideniz tamamen boşalıncaya kadar kusmanız gerekir. İçinizde hiç bir şey kalmayacak şekilde kusmanız çok önemlidir. Zira az bir bozuk yiyecek bile sizi sabaha kadar kıvrandırır.
Rahatlayana kadar kusmanız gerekir eğer kusmanıza rağmen rahatlamıyorsanız hemen bir hastahanenin acil servisine başvurun.
Eğer gece bu durumu yaşadı iseniz ve kusarak sabah etti iseniz, sabah ilk iş doktora gitmek olmalıdır. Öyle midenizdekileri çıkartınca tamamen kurtulmuş olmazsınız. Vücut direncinizi artırmak için serum yemeli ve doktorun vereceği ilaçları mutlaka tam ve zamanında kullanmalısınız yoksa en az 2-3 gün acı, ağrı ve çırçır ile hayatınızı mahvedersiniz.
- bir dost -

Karınca

Kanatlı, bakire ve 90-60-90 ama yarmagül genç dişi karınca, yuvasından kovulduktan sonra uçarak en yakın eve doğru ilerler. Karıncamız eve girdikten sonra (genellikle balkondan girer) kendisine kazarak içine tamamen girebileceği bir yer arar. Genellikle kazarak içine saklandığı yer topraktır fakat istisnaları da mevcuttur) saklandığı yerde dış dünya ile bağlantısını kapatır ve kanatlarını kopartarak yemeye ve yumurtlamaya başlar. İlk doğan işçi karıncalar yuvayı büyütmekle ve dışarı çıkarak yiyecek bulmaya programlanmışlardır.
Sonraki dönemde doğan dişi karıncalar da yuvadan atılırlar, sadece bir kraliçe karıncanın yuvada yaşamasına izin verilir.
İşte sevgili minikler bir karınca kolonisi böyle kurulur.
Kanatlı karıncaların eve girmemesine dikkat edilmesi yeterlidir. Zira işçi karıncalar çoğalamazlar.

Karınca öldürmeyi sevmeyen insanların tek yapması gereken buldukları karıncaları camdan ya da evden dışarı atmamalarıdır. Zira bulduğunuz karınca işçi karıncadır ve karıncalar sosyal kolonilerinde yaşarlar. İşçi karıncayı camdan dışarı ya da kapıdan dışarı atmak onu öldürmek demektir. Zira "Yalnız Karınca" diye bir şey duydunuz mu? Duymadınız.

Menemen

Malzemeler
- Soğan (güccüklerinden)
- Biber (yeşil, sivri, az acı)
- Domates (mümkünse tam kırmızı)
- Baharat (kırmızı biber, isot, pul biber, kara biber, kekik)
- Yumurta
- Kaşar
- Sucuk

Yapılışı
- Ön tatlandırıcılar:
İlk önce soğanlar mikro düzeyde kesilir ve tavada kavrulur.
Pembeleşince gene kirpikten biraz kalın doğranmış biberler tavaya atılır ve ölene kadar kavrulur.
Püf noktası: Biberler ve soğan çok ama çok ince doğranmalıdır.

- Domateslerin eklenmesi:
Kübik doğranmış (soyulmuş da olabilir) domatesler tavaya atılır ve domatesler yumuşayana kadar tavada pişirilir.
- Püf noktası: Domatesler mümkün olduğu kadar küçük doğranmalıdır ve ne çok sulu ne de çok kuru olmamalarına özen gösterilmelidir.

- Lezzetin sırrı:
Bu aşamada kekik, kırmızı biber, pul biber çok az miktarda ilave edilir. (Baharat sadece az miktarda eklenmelidir)

- Baharat yemiş et:
Aynı anda ince kesilmiş sucuk (reklamlarda yumurtanın yanındaki gibi) dörde bölünerek tavaya atılır. Bu aşamada yemeğin tuzu ilave edilir.
Püf noktası: Sucuk ilavesi damak tadına bağlıdır. İlave etmeyebilirsiniz.

- İşte işin sırrı:
Domateslerin hacminin bir buçuk katı büyüklüğünde yumurta kırılması gerekmektedir. Yani domates ve yumurtaların boyu eşitse 4 domatese 6 yumurta kırılmalıdır ancak 4 yumurta tam kırılacak 2 yumurtanın da sadece sarısı çırpılmak üzere kaba boşaltılacaktır. Çırpma işlemi sırasında mutlaka kara biber eklenecektir. Yumurta karabiberle çırpılacaktır. Az da olsa tuz ilave edilebilir. Yumurta sıvı hale gelene kadar çırpılacaktır.

- Peynir tadı:
Yumurtadan önce mümkünse rendelenmiş mümkün değilse iyice ince kesilmiş kaşar karışıma ilave edilecektir.

- Lezzet bombası finali:
Kaşar ilavesinden sonra (kaşarlar sünmeye başladığında) kara biberle çırpılmış yumurta tavaya dökülecektir. Ara ara tahta kaşıkla tavanın tabanı ile teması sağlanacak fakat tam karıştırılmayacaktır.

- Ateşten alınması gereken an:
Ne kuru ne cıvık daha doğrusu kolonyalı mendilden biraz daha nemli iken tava ateşten alınacaktır. Unutulmamalıdır ki siz tavayı ateşten aldıktan sonra yemek pişmeye devam edecektir. Öyle bir zamanlama ile almalısınız ki ekmeği batırdığınızda ne kuru nede cıvık bir parça kopartabilesiniz.

- Fırından ekmek alınması:
Ya çocuğu gönderip yada bir koşu gidip fırından sıcak ekmek alınacaktır ama ekmek mümkünse açıkta bırakılacak yada kağıda sarılacaktır. Kapalı kalan yada poşete sarılan sıcak ekmek ıslak olur. Menemen gevrek ekmekle yenir. Ekmeğin kenarları yumurta tavadan alınıp ağıza gidene kadar sert kalmalıdır.

- Afiyet olsun -

Mahalle Kavgası

Başkasının kocasında gözü olan kadın
Mahalle kavgası çıkmasının en önemli sebeplerinden biridir.
Başkasının kocasını baştan çıkartan kadın ile kocası baştan çıkartılan kadının yolda karşılaşması sonucu, "Hanım, hanım! Ağzını yırtarım senin..." sözleriyle başlayan kavganın, saç baş yolma ile devam ederek, kadınların paylaşamadığı kocanın, gelip üstüne 'bir araba sopa atması'yla son bulan olayda, olayların başlamasına sebebiyet veren kadına denir.

Hanım, hanım! Ağzını yırtarım senin...
Mahalle kavgalarının değişmez repliklerinden biridir.
Eller yumruk yapılıp bele konularak söylenilir.
Karşı tarafın da "Beş metre de bana yırt" demesi ile alevlenir.

Merdaneli Çamaşır Makinası

Merdaneli çamaşır makinası, 80 lerde çocuk olan bir çok insanın hayatının vazgeçilmez anıları arasında yer eden, hortumunun geniş ağzını mikrofon olarak kullanıp Barış Manço'dan "Osman, bir deli oğlan" şarkısını söylediğiniz, ortasında bir sağa bir sola dönen aparatı, eve yeni alınmış siyah beyaz televizyonun yayın saatleri dışında, saatlerce hipnotize olarak izlediğiniz, sınıf birincisi siz olmanıza rağmen siz evde otururken sokakta bisikleti ile tur atan çocuklara uyuz olup kollarını bacaklarını çamaşır makinasının merdanesine sıkıştırmayı düşündüğünüz makinedir.

Tosun was here

Bu yazı "ben biliyorum sendromu" yaşayan bir kişi tarafından yazılmıştır.

"Tosun was here" esprisi aslında anglosakson mezar taşı kültürüne atıfta bulunmaktadır. "Tosun buradaydı" gibi çevrilebilir.
Hani filmlerde gördüğünüz anglosakson mezar taşı klişeleri vardır ya mesela "Tosun, burada yaşadı ve burada öldü" ya da "Tosun, bir anne, bir kızkardeş ve iyi bir eş" gibi mezar taşı yazılarına atıfta bulunmaktadır.
Şöyle ki, esprinin Türkçe çevirisi olan "Tosun buradaydı" sözü aslında gene Türkçe bir espri olan "Tosun, okuyana kosun" esprisinden çıkmaktadır.
"Tosun" kod adlı ayar verme yeteneği yüksek olan ve ilk eserlerini, sirkeci halkalı banliyö tren vagonlarının kapıları ve koltuk arkalarına tükenmez kalemle yazan, şairane ruhlu karakterin, İngilizce öğrendikten sonra, örümcek ağı gibi Londra şehrini saran Londra metrosundaki bir vagonun, koltuk kısmına yazdığı cümleden çıkmaktadır.

Adalar'daki Gemileri Jetski ile Takip Eden Amca

Adalar'a her gittiğimde karşılaştığım ak saçlı jet ski üzerindeki amcadır.
Amcanın Temmuz 2007 itibariyle hala yaşadığı ve hala kendisini "uzun yolculuklarda denizcilerin dostu olan yunus" sanmaya devam ettiği tespit edilmiştir.
Tatlı bir amcadır ve aslında zevk olarak yaptığı şey şehrin görüntüsüne güzellik katmaktadır.
Şehrin bir rengi ve iyi ki var.

Çıplak Tenimin Hafızası

Şebnem Berrak, evli ve çocuk sahibi 28 yaşında genç bir kadın. Başka erkeklerle yaşadığı cinsel deneyimleri yazmış.
Bu kitap, Bedri Baykam'ın "attırdım sanat oldu" mantığıyla yazılmış.

Wallace and Gromit in the Curse of the Were Rabbit

Konusu dvd kapaginda da yazdigi gibi:
"Yıllık sebze yarışmasına çok az bir zaman kala, şehirdeki bütün sebzelerin gizemli bir şekilde ortadan kaybolmaya başlamaşı üzerine kahraman ikilimiz (wallace ve gromit) akla hayale gelebilecek tüm yaratıcı icatlarını deneyerek bu esrarengiz, kocaman tüyleri olan canavarı yakalamaya çalışır."
3 yasinda bir çocugun severek izleyecegi, fakat sizin de yavrucagin basinda zorunlu olarak bulunmaniz sebebiyle sinir krizi geçireceginiz bir çizgi filmdir.
Neden `Mickey Mouse` ya da `Temel Reis` aptallığında çizgi filmler yapmazlar ki!
"Şimdiki çocuklar akıllı, konuyu karmaşıklaştıralım" ya da "dur şu çizgi filmde teknoloji kullanalım, 3 boyutlu yapalım" dedikleri için aslinda çok daha salakça ve görsel efektsiz anlatip malak malak bakmamızı sağlamak yerine karmasiklastirdikça karmasiklastiriyorlar.
Off olmuyor olmuyor...

İstanbul Yaklaşımı

Çok kaba olarak ifade edersek, kur dalgalanmaları sırasında döviz kurunu sabitleyerek borç ödemesi yapılmasıdır.
Mesela dolar 5 lira iken birden 10 lira olduğunu, sizin de 5 dolar borcunuz varsayalım.
Yani kur değişimi sebebiyle borcunuz 25 lira iken bir gecede 50 lira olsun.
Siz de İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde borçlu olduğunuz kişilere diyorsunuz ki ben devalüasyon falan anlamam arkadaş, gelin ben bu borçları 1 dolar = 6 lira üzerinden ödeyeyim.
Çok çok kaba şekli böyle, zaten tam tersi de Anadolu Yaklaşımı olarak kabul ediliyor.
Yorum kısmına geçersek de, insanın sorası geliyor: "lan kur dalgalanmalarından dolayı oturduğunuz yerden kazanırken iyiydi de devalüasyon olunca mı kötü oldu?"

Tahammül Mülkünü Yıktın

Nedim'in Divan Edebiyatı'na kazandırdığı en güzel eserlerden biridir. Sevgili, şımarıklıkları ve acı vermesi sebebiyle Hülagü Han'a benzetilmektedir.
(Yani o zamanlar İsmail YK gibi direkt "Allah Belanı Versin" denilmiyordu. Nefret bile basit ifade edilmiyordu)

Tahammül Mülkünü Yıktın

Tahammül mülkünü yıktın Hülagü Han mısın kafir?
Aman dünyayı yaktın ateş-i suzan mısın kafir?

Kız oğlan nazı nazın şehlevend avazı avazın,
Belasın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kafir?

Ne ma'na gösterir duşundaki ol ateşin atlas,
Ki ya'ni şule-i cansuz-ı hüsn ü an mısın kafir?

Nedir bu gizli gizli ahlar çak-i giribanlar,
Aceb bir şuha sende aşık-ı nalan mısın kafir?

Sana kimisi canım kimi cananım deyü söyler,
Nesin sen doğru söyle can mısın canan mısın kafir?

Şarab-ı ateşinin keyfi rüyun şul'elendirmiş,
Bu haletle çerağ-ı meclis-i mestan mısın kafir?

Niçin sık sık bakarsın öyle mirat-ı mücellaya,
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kafir?

Nedim-i zarı bir kafir esir etmiş işitmiştim,
Sen ol cellad-ı din ol düşmeni iman mısın kafir?

Ek Bilgi: Hülagü Han

İlhanlı Devleti'nin kurucusu Moğol-Türk kökenli hükümdardır. Müslümanlar ve Araplar üzerinde soykırım uygulamış, adı genellikle "baş üstünde baş, taş üstünde taş bırakmayan hükümdar" olarak anılan kişidir. Özellikle Bağdat'ı fethettiğinde yüzbinleri öldürmüştür. Acımasızdır.

Red Bull Air Race

Antremanları sebebiyle her sene saatlerce kafamızın üzerinde dönen uçaklar ve motorlarından gelen sesler yüzünden "Vecihi camdan ha girdi, girecek" diye düşündüğümüz yarıştır.
Hayır bizim ofiste bekar kız çok da o bakımdan.

Bayan Yanı

İki öküz dolmuşta otururken, yanınızdaki öküze iyilik yapmak için, ayaktaki bayana yer vererek, arkadaşınızın durduk yere bayan yanına oturmasını da sağlayabilirsiniz.
Ha mal kankanız iki kelime bir araya getirip konuşabilir mi? Konuşamaz, ama en azından dolmuşta aldığınız puanları, evde bulaşık yıkattırmaya dönüştürebilirsiniz.

Parmak

Çocuklar için eğlenceli bir oyuna dönüştürebileceğimiz organlarımızdır.
Şöyle ki:
(a) Ortalama 3-7 yaş arasında bir çocuk alınır.
(b) Çocuğa tek tek parmaklar gösterilerek isimlerini bilmesi sağlanır. ("bu hangi parmak? baş parmaaak" ya "bu orta parmaaak" gibi)
(c) Daha sonrasında elimizi (parmaklarımızı karıştırıyormuşuz gibi) hızlı bir şekilde sallarız ve bir parmak seçip yavrucağa sorarız:
- Bu hangi parmak? diye.
Muhtemelen doğru cevabı verecektir fakat siz "hayıııır o baş parmak" dersiniz o da size sevimli bir şekilde "yalancıııı amcaaa" der.

Şimdi buraya kadar okudunuz ve salakça geldi değil mi?
Şimdi bunu 3 yaşında bir çocukla deneyin de dünyanın sıkıntılarından onun tatlı yüzü, sesi ve masumluğu sayesinde bir kaç dakika da olsa nasıl uzaklaşabildiğinizi görün.

İnternet Sazanı

Kendisine gelen spam mailleri, "to - kime" kısmında adres defteri açık olarak başkasına ileten, gerçekliğini araştırmadan forumlara ve/veya sözlüklere yapıştıran kişidir.

"Size gelen bu maili tüm dostlarınıza ya da bilmem kaç kişiye iletin" tarzı maillerin sakıncaları nelerdir.
  • Bir virüs ya da trojan taşıyabilir.
  • Eğer mail adreslerini "bcc - gizli" kısmına yazmazsanız yani "to - kime" kısmına yazarsanız, gönderdiğiniz tüm kişilere ait mail adresleri mail üzerinde bulunur ve kopyalanması çok kolaydır. Yani mesela adres defterinizdeki tüm kişilere gönderirseniz, bir kişi çok rahatlıkla adres defterinizi ele geçirmiş olur ve bu kişilere spam mail gönderebilir.
  • Bunun sakıncası ikide bir mail adresinize viagra, free sex v.s. gibi gereksiz mailler gelmesidir.
  • Ortada dolaşan spam maillerdeki adresleri toplayıp cd ile satan insanlar var. Mesela Amerika'da 100.000 Türk'ün mail adresi ya da 50.000 Alman'ın mail adresi gibi cd ler dolaşabilmekte... Onlardan biri olmayın ve sevdikleriniz de olmasın.
  • Sizden önceki internet sazanı tarafından silinmesi unutulmuş ve mail içinde yer alan adresleri temizleyin ki (ii) maddesinde sıralanan durumlar tekrarlanmasın. Tamam siz "bcc - gizli" kısmına yazarak iletiyor olabilirsiniz ama size gönderen bu işlemi yapmamış olabilir ve içinde sizin adresinizin de bulunduğu adresler açıkta olabilir.
  • Spam olarak dolaşan mailleri forumlara ya da sözlüğe yapıştırmayın. Bu maillerin yüzde doksanı yanlış bilgi içermektedir ya da bir şeye alet olmanız içindir. Sizin kafanız basmasa bile kafası basan birileri yediğiniz ayarı ayıkıp size salak gözüyle bakabilir.
  • Spam mailleri arkadaşlarınıza iletmeyin. İnanın ki görüşlerine değer verdiğiniz, kaliteli fikirleri olan herkes kendisine gelen spam maillerden acayip nefret etmektedir ama nezaketini bozmamak için bunu size söyleyememektedir. Çoğu zaman okumadan siler ve size karşı "aa bu da onlardan" şeklinde fikirler besler.

Gemi

Sırf Ukrayna bandıralı olan çeşidine el sallarken dikkat etmek gereken deniz götürgecidir.
Zira el sallanan ve öpücük atılan gemi, turistik amaçlı olabileceği gibi, aynı zamanda bir senedir denizde olan ve gözünü karartmış tayfalardan oluşan bir kuru yük gemisi de olabilir.
Zira azgın denizciler geminin dümenini, sizin boğaz turu yaptığınız dandirik teknenizin üzerine de kırabilirler.

Dikkat Havlamayan Köpek Var

Bir kaç yerde gördüğüm, gerçekten korkan -tırstıran- tabela.
"Havlayan köpek ısırmaz" atasözünden mukallit havlamayan ama kesin ısıracak köpeğe atıfta bulunmaktadır.

Bu köpek, duvarın hemen arkasında sessizce yere çökmüştür. Avını bekler. Gelip geçen çocuğun "hutututut hoşş geah geah geah" laflarını sabırla dinler ve gıkını çıkartmaz. O kapıdan girecek ve tabelayı gördüğünde "hasstir lan" diye gülüp geçecek salağı beklemektedir. Avına odaklanmıştır. Sokaktan geçen arabaların peşinden havlayarak koşan diğer hemcinsleri gibi yapmaz. Arabaları görünce kılını kıpırdatmaz. Vakur bir eda ile seyreder.
... ve o talihsiz insan kapıdan içeri girer. Sessizce girişin tamamlanması, kapının arkadan sürgülenmesini bekler.
Havlamaz. Arkası dönük, kapıyı sürgüleme işini henüz tamamlamış insan, birden örümcek adam gibi arkasında bir tehlike olduğunu hisseder ama artık çok geçtir.
... ve havlamayan köpek ısırır...

İnsan sevdiğini Göremediğinde

Miyop insanlar için normal bir hadisedir sevdiğini görememek.
Çünkü eğer gözlük ya da lens takmıyorsanız, sevgiliniz burnunuzun önüne gelene kadar tanıyamadığınız için bir şey hissedemiyorsunuz. Normal, sıradan, önünüzden geçen buğulu görüntüdeki memelilerden bir farkı olmuyor sizin için.

Media Markt

Haberin Resimleri
---------------------
İstanbul Anadolu Yakası Ümraniye ilçesinde, teknoloji ürünleri satış mağazası olarak IKEA'nın hemen yanında kurulan Media Markt, izdiham yaratarak da olsa istediği başarıyı sağlayarak, adından söz ettirmeyi başardı.

Bu kadar yoğun ilgi olmasının en büyük sebepleri piyasa rayici 1.200 YTL olan lap-topları 600 YTL ye, 2.500 YTL olan LCD TV'leri 1.000 YTL ye bir günlüğüne satıyor olmaları.
Ama her zamanki gibi satışlar eldeki stoklarla sınırlı.

Çevredekilerin beyanına göre, yaklaşık akşam 21:00 saatlerinden itibaren otoparkta beklemeye başlayan vatandaşların sayısı özellikle sabah 05:00 den itibaren 1.000 kişi civarına ulaştı. Saat 07:00 civarında 2.000 kişi civarına ulaşan kalabalık mağazanın açılış saati olan 08:00'de 3.000 kişiye ulaştı.


Biz oradayken özellikle izdiham yüzünden bayanlar çığlık atıyorlardı.
Ses getirmesi amacıyla yapıldığı kesindi çünkü medya kuruluşları kameraları ile sabah erken saatlerde yerlerini almışlardı. İyi oldu hoş oldu belki 300-500 kişi ucuza mal aldı ama olan gene indirim duyunca koşturan vatandaşa oldu.

Haberin Videosu




Beli İnce Kalçası Geniş Bayan Tipi


Bilmem nereli bilimadamlarinin yaptiklari arastirmalara göre; ince belli, büyük kalçali bayanlarin kalp krizi geçirme riskleri düsüktür.
Kalp krizi geçirtme riskleri için ise bilim adamlari henüz bir arastirma yapmamislardir.

Davut Güloğlu


Star TV'deki dini bir programda "Ben evliya olsam, uçardım turizm patlaması yaşanırdı" sözlerini duyduktan sonra Lebron James'i görmek amacıyla başka herhangi bir kanala geçtim.
Romanı okurken başta Elizabeth adlı karaktere 'lizzy, liz ve elizabeth' diye hitap edildiği için kişi karmaşası yaşadığınız ama sonrasında toparladığınız ve romantik akımın en güzel eserlerinden biri olan bir romandır. Akıcılığı ve tatlılığı ile okuyucusunu sürüklerken aşk, gurur, zeka ve ingiliz ariktokrasisini okuyucusuna anlatmaktadır.

Elizabeth ve favori karakterim olan Darcy arasındaki aşkı ve gururu çok güzel ifade etmektedir. (aynı anda farklı bir aşkı ablası Jane ile Bingley arasında da anlatmaktadır. Tabi Bingley'in cadaloz kız kardeşi Cathrine'in yaptığı şerefsizlikler de dahil olmak üzere) dışarıdan kibirli, yakından gururlu, içeriden ise aşk dolu bir karakter olan Darcy, favori karakterlerim arasında ilk sırayı almaktadır. Darcy kibirlidir çünkü sevgilisine çok derinlerden aşık olmakta ve dostlarına da çok derinden bağlanmaktadır. Bu sebeple soğuk maskesi yüzünde dolaşmaktadır. Zaten kırılgan insanların tam tersi tepkiler vermesinin en güzel örneklerinden biridir.